x x

INFECTIOUS DISEASE

BAKTERIYOLOJİ İMMÜNOLOJİ MYCOLOGY PARASITOLOGY VİROLOJİ

ENGLISH

 

VIROLOJİ - BÖLÜM SEKİZ
AŞILAR: GEÇMİŞ BAŞARI VE GELECEKTEN BEKLENTİLER


Dr Richard Hunt
Professor
University of South Carolina School of Medicine

Çeviren. Prof. Dr. Selçuk Kaya
İzmir Katip Çelebi Üniversitesi, Tıp Fakültesi

 

En Español

SHQIP - ALBANIAN
 
Let us know what you think
FEEDBACK
SEARCH
  

EK
AŞILAMANIN GİRİŞİNDEN SONRA BELLİ HASTALIKLARIN GÖRÜLME SIKLIĞINDA AZALMA


Polio Virus
(From the Hogle Lab at Harvard, URL unknown)

Bu dosyanın çiçek kısmındaki çoğu resim- Fenner, Henderson, Arita et al. Smallpox and its Eradication. 1988 Cenevre, Dünya Sağlık Örgütü ve Laura Gregorio onun denemesinde The Smallpox Legacy, Pharos. Güz 1996
 

GİRİŞ

Aşı nedir?

Aşılar düşman olarak algılanan zararsız maddelerdir. Genellikle protein olmamalarına rağmen, bağışık yanıt oluşturan, bu sayede potansiyel bir patojene karşı koruyucu bağışıklık sağlayan moleküllerdir. Patojen, bir bakteri ya da bir ökariyotik protozoon olabilir ancak en başarılı aşılar viruslara karşı oluşturulan aşılardır. Burada antiviral aşılar ele alınacaktır. Aşılar saflaştırılmış bir protein yada bir moleküler kompleks içerebilir, hatta bir bakterinin veya virusun tamamından oluşabilir.

Bir virusa karşı bağışıklık oluşması, virusla enfekte hücre yüzeyindeki veya virüs partiküllerinin kendi yüzeyindeki antijenlere karşı immun yanıtın gelişmesine bağlıdır. İnternal antijenlere karşı immün yanıtlar immünitede genellikle küçük rol oynar. Bu nedenle influenza pandemilerinde, antijenik shift sonucu oluşan yeni yüzey glikoproteinine sahip yeni virüs suşuna karşı toplumun bağışıklığı çok az ya da yoktur. Ancak yeni suş, bir önceki influenza suşu ile aynı internal proteinleri içerebilir. Yüzey glikoproteinleri genellikle koruyucu antijenler olarak adlandırılır. Bir virusa karşı başarılı bir aşı oluşturabilmek için, geçen yılın ampirik yaklaşımı takip edimedikçe bu yüzey antijenlerinin yapısı bilinmelidir. Bununla birlikte, dikkat edilmesi gereken virüsle enfekte hücre internal viral antijen parçacıklarını yüzeyinde sergiler ve bu parçacıklar enfekte hücreye karşı sitotoksik T hücre yanıtını ortaya çıkarabilir.

Bir virüs yüzeyinde birden fazla yüzey glikoproteini olabilir ve bunlardan biri koruyucu immün yanıtta diğerlerinden daha önemli olabilir; bu antijen enfeksiyonu önleyecek makul bir aşı için belirlenmelidir. Örneğin, influenza virusunun viral partüküllerinin yüzeyinde bir hemaglütinin ve bir nöraminidaz vardır. Hemaglütinin nötralizan immüniteyi uyarır çünkü virusu hücre yüzey reseptörlerine bağlayan protein yapıdadır. Nötralizan antikorlar virusun hücre yüzeyine bağlanmasını engeller.
Virüsün hücreye bağlanmasını engellemenin yanında, diğer faktörler de virüsların nötralizasyonunda önemli olabilir; örneğin, komplemanlar antiviral antikorların opsonizasyonundan sonra zarflı virionları lize edebilir.
Bu bölümde, başarılı anti-bakteriyel aşılar (bkz: burada) da olmasına rağmen biz çoğunlukla antiviral aşıların anlattık.
 

WEB KAYNAKLARI


Common Misconceptions about Vaccination and how to respond to them

Viral enfeksiyonun etki alanı

Başarılı bir aşı geliştirmek için viral enfeksiyonun belirli özellikleri bilinmelidir. Bunlardan biri virüsün vücuda girdiği bölgedir. Üç önemli bölge tanımlanabilir:

  • Solunum yolu ve gastrointestinal sisteminin mukozal yüzeyleri aracılı enfeksiyon:Bu gruptaki virüs aileleri şunlardır: rinovirüsler, mixovirüsler, coronavirüsler; parainfluenzavirüsler; solunum sinsitiyal virüsler; rotavirüsler
  • Mukozal yüzeylerden kan ve/veya nöronlar aracılığıyla sistemik yayılım ile hedef organlara ulaşan enfeksiyon
    Bu gruptaki virüs aileleri şunlardır: picornavirusler, kızamık virüsü, kabakulak virüsü, herpes simpleks virüs, su çiçeği virüsü, hepatit A ve B virüsleri
  • İğne batması veya böcek sokması sonrası hedef organlara yayılan enfeksiyon:
    Bu gruptaki virüs aileleri hepatit B virüs, alfavirüsler, flavivirüsler, bunyavirüslerdir.
    IgA-aracılı lokal bağışıklık ilk iki kategoride çok önemlidir. Virus çoğaldığında dolaşımda iyi bir nötralizan humoral antikora sahip küçük bir nokta vardır, örneğin, üst solunum yolunda. Burada salgılanan antikorların önemi açıktır.

Böylece, bilmemiz gerekir:

  • Nötralizan antikorları ortaya çıkaran, viral antijen (ler)
  • Nötralizan antikorları ortaya çıkaran hücre yüzey antijeni
  • Virüsün replikasyon alanı
     
 

Aşı türleri

Bugün kullanımda dört tip aşı vardır.

  • Ölü aşılar: Doğal (vahşi tip) enfeksiyöz formlardır. Patojenik bir virüs patojenik olmayan hale getirilmektedir. Genellikle formalin gibi viral proteinlerin çapraz bağlarını etkileyen kimyasallarla muamele edilir.
  • Zayıflatılmış aşılar: Aşılanan kişide çoğalan, canlı virus partülülleridir ancak hastalığa neden olmazlar; çünkü aşı virüsü non-patojen bir forma (mutant) değiştirilmiştir. Örneğin tropizmi değiştirilmiştir böylece artık hastalığa neden olabilecek bir bölgede gelişmez.
  • Subunit aşılar: Bunlar virüsün saplaştırılmış komponentleridir, yüzey antijeni gibi.
  • DNA aşıları: Bir koruyucu antijen (sözde) için bir gen eklenmiş olan genellikle zararsız virüslerdir. Koruyucu antigen bağışık yanıt oluşturmak için aşı alıcısına yapılır.

Aşı geliştirme sorunları

Iyi bir koruyucu antiviral aşı geliştirmenin özünde pek çok sorun vardır. Bunlar arasında:

  • Farklı tipte virüslerin benzer hastalıklara neden olabilmesi, örneğin soğuk algınlığı. Sonuç olarak, böyle bir hastalığa karşı tek bir aşı mümkün olmayacaktır.
  • Antijenik drift ve shift - Bu özellikle parçalı genomlu RNA virüsleri için geçerlidir.
  • Büyük hayvan rezervuarları. İnsanlardan elimine edilseler bile reenfeksiyon oluşturabilirler.
  • Viral DNA'nın integrasyonu. Laten virionlar antijenlerini hücre yüzeyine eksprese etmedikçe aşılar etkili olamaz. Buna ek olarak, aşı virüsü alıcı hücre kromozomu içine entegre olursa sorunlara neden olabilir (Örneğin, zayıflatılmış virüs suşu temelli anti-HIV aşısı kullanımı bir sorun olabilir)
  • Sinsitiyumlar ile hücreden hücreye geçiş –Virüs dolaşıma girmeden hücreden hücreye yayılabileceğinden, bu potansiyel AİDS aşıları için bir sorundur.
  • Zayıflatılmış bir aşıdaki aşı virüsünün rekombinasyonu ve mutasyonu.

Bu sorunlara rağmen, anti-viral aşılar, bazı durumlarda, insanlardan bir hastalığın (çiçek hastalığı) elimine edilmesinin yönetiminde olağanüstü başarılı olmuştur. Çiçek aşısı her ne kadar orijinal patojenik çiçek virüsü olsada, bir zayıflatılmış aşı örneğidir. Bir diğer başarılı aşı yakında insan nüfusundan bu hastalığın eliminasyonunu sağlayabilecek olan çocuk felci aşısıdır. Bu aşı iki formdadır. Albert Sabin tarafından geliştirilen aşı, zayıflatılmış canlı bir aşı iken, Salk aşısı ölü aşıdır. Çocuk felci günümüzde Afrika (Nijerya) ve Güney Asya (Pakistan ve Afganistan)’da sınırlıdır.

Çiçek virusu sadece insanlarda hastalık oluşturmasına rağmen aşılama ile eradike edilmiştir, hayvan hastalığı olarak da eradike edilmiş olması muhtemeldir. Rinderpest (sığır veba veya steppe murrain) sığır ve diğer geviş getiren hayvanlarda ateş, ishal ve lenfoid nekroza neden olan yüksek mortalite nedeni bir viral hastalıktır. Etken, kızamık virusu ailesinin (Aile: Paramyxoviridae; Cins:Morbillvirus) bir üyesidir ve zayıflatılmış canlı aşı kullanılarak eradike edilmiştir. 2010 yılında, Gıda ve Tarım Örgütü dokuz yıldır hiç sığır vebası tanısı olmadığını bildirdi. Bu anlamda tarım-hayvancılıkta başarıyla eradike edilen tek hastalıktır.
 

 

Şekil 1b
Mary Wortley Montague

The work of art depicted in this image and the reproduction thereof are in the public domain worldwide. The reproduction is part of a collection of reproductions compiled by The Yorck Project. The compilation copyright is held by Zenodot Verlagsgesellschaft mbH and licensed under the
GNU Free Documentation License.

GEÇMİŞ BAŞARILAR

Çiçek (Variola)

Çiçek hastalığı çok bulaşıcı, tahrip edici ve yıkıcı bir hastalıktır. Etken variola virüsdür (aynı zamanda çiçek virüsü olarak bilinir) , Orthopoxvirdae ailesinin bir üyesidir (Şekil 2A). Çiçek hastalığı binlerce yıldır bilinmektedir ve muhtemelen Asya kökenlidir. Orta doğu’dan batıya doğru yayılmıştır ve Firavun Ramses V kurbanları arasındaydı(Şekil 2B). Hastalık Haçlılar ile Avrupa'ya ulaşmış olabilir. Çiçek hastalığı Avrupalı sömürgeciler tarafından Yeni Dünya’ya tanıtılmış ve doğal bağışıklığı olmayan yerli nüfusta yıkıcı salgınlara neden olmuş. Nitekim bazı eski sömürgeciler tarafından Kuzey ve Güney Amerikanın yerlilerine karşı çiçek virusu biyolojik silah olarak kullanılmıştır.

Çiçek hastalığı tüm vücutta enfeksiyöz virüs içeren çok sayıda püstüller ile karakterizedir (Şekil 2, C ve D) . Ölüm oranı Variola majorun etken olduğu en ağır formu ile enfekte hastalarda dörtte birden fazladır. Bir diğer form olan Variola minor’de ölüm oranı çok daha düşüktür (% 5).

Çiçek hastalığını kontrol altına almak için ilk girişimler 10. yüzyılda meydana gelmiş ve aşılama yapılmıştır (smallpox virusu Variola olduğu için böyle adlandırıldı) . Aşılama için (Şekil 2E), materyal (yara kabuğu) bu hastalıktan ölmemiş enfekte bir kişinin püstüllerinden elde edilmiştir. Bu kişi, doğal olarak ortaya çıkan bir varyantın oluşturduğu çiçek hastalığının hafif bir formunu gecirmektedir. Bu materyal genellikle başka bir kişiyi hastalığın hafif formunu geçirmesi için enfekte etmede kullanıldı. Kişi ölmedi ise yaşam boyu bağışıklık kazandı. Aşılamanın başarısında bir diğer neden, yara kabuğundaki virusun virulansı daha azdı çünkü donörün antikorları ile kompleks oluşturduğu ve inaktive olduğu için kısmen etkisi azaltılmıştı.

Çiçek aşısı uygulamasında ölüm oranı yaklaşık %1-2’dir ve hala tehlikeli bir uygulamadır. Bu teknik Pakistan, Etiyopya ve Afganistan’da 1970'e kadar kullanılmıştır.1700'lerde İngiltere'de yaygın olan çiçek aşısı uygulaması Türkiye'ye İngiliz Büyükelçisi eşi Mary Wortley Montague tarafından tanıtılmıştır. (Şekil 1b).
 

Şekil 2


A. Smallpox virus
 Copyright 
1994 Veterinary Sciences 
Division  Queen's University Belfast

Pox1.BMP (1329216 bytes) B. Ramses V (1157 M.Ö. öldü) mumyalanmış kafasındaki döküntü muhtemelen smallpox sonucudur

 

   C. Çiçekli bir çocuk

smpox-trunk.jpg (44400 bytes)   D. Deride Smallpox lezyonları. Fotoğraf Bangladeş’ten alınmıştır. CDC/James Hicks 

Pox3.BMP (1458448 bytes) E. Toz halinde smallpox kabuk yaraları Çin tıbbında çiçeğe karşı korumak için inhale edildi

 

   

Şekil 3

 
A. Edward Jenner

B. Dr Jenner bir çocuğu aşılaması hakkında

 

 C. İnek çiçeği

last man smpox.jpg (26332 bytes) D. Dünyada bilinen en son doğal çiçek olgulu kişi. 23 yaşındaki Ali Maow Maalin, Merca, Somali'de Variola minör
CDC
 
 

 


Edward Jenner, (şekil 3A) 1796’da, aşı denemeleri sırasında vaccinia virüsü, cowpox ajan (vacca, Latince inek) kullanarak aşılamayı keşfetti.

Jenner İngiltere batısındaki kırsalda, Gloucestershire’de yaşayan bir doktordur ve o zaman (örneğin süçü gibi) sığır çiçeği almış insanlar çok daha öldürücü çiçeğe karşı koruyucu bağışıklık kazandığı yaygın olarak biliniyordu. Jenner, Mr.Phipps (çalışanı) ve oğlunu(şekil 3B) Blossom adı verilen bir sığırdan(şekil 3C) elde ettiği cowpox virusu ile aşıladı ve virulan çiçek virusuna karşı bağışıklığını sağladı. Aşılananların her ikisinde de neyse ki koruma sağlandı. Yakın zamana kadar çiçek aşılamasında kullanılan aşı Jenner’in orijinal virüsu değildi. Aşı virüsü cowpox veya horsepox virusundan rekombinant olarak da elde edilebilir. Uzun bir süre için aşı virüsü atlardan ve bufalolardan sağlanmıştır.

En son çiçek olgusu İngiltere’ de 1930'da, ABD'de 1940 yılında ortaya çıktı. Dünyada son olgu Somali'de Ekim 1977 (Şekil 3D) ortaya çıktı. Vahşi virüs elimine edilmiş olmasına rağmen, İngiltere'de bir laboratuar kazası sonucu laboratuarda tutulan virus ölümcül bir çiçek vakasına neden oldu. Dünya genelindeki stokları Amerika Birleşik Devletleri ve Sovyetler Birliği laboratuarlarında sınırlandırılmıştır. Enfeksiyöz virüsün Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra Rusya laboratuarlarına dağıltılıp dağıtılmadığı bilinmemektedir.

Çiçek virusunun eradikasyonu halk sağlığı için büyük başarılarından biri olmuştur. Bunun birkaç nedeni vardır:

  • Variola için hiçbir hayvan rezervuarı yoktur, sadece insanlar bu virüsle enfekte olur

  • Bir kişi virüs tarafından enfekte olduktan sonra yaşam boyu bağışıklık sağlanır. Bununla birlikte insanların aşı suşları kullanılarak immunizasyonunda durum böyle değildir

  • Subklinik vakalar nadirdir ve böylece enfekte bir kişi tespit edilebilir

  • Enfektivite açık semptomlarla önceden kendini göstermez, prodromal faz yoktur

  • Sadece bir Variola serotipi vardır ve böylece aşı tüm virüs suşlarına karşı etkilidir

  • Aşı oldukça etkilidir

  • Dünya Sağlık Örgütü ve hükümetler tarafından çiçek virusu eradikasyonu programına büyük bir bağlılık olmuştur.

 

Şekil 4.
Louis Pasteur
 

Şekil 5.
Rabies virus
 

Kuduz

Jenner’in öncülüğünde çiçek virusu üzerinde yapılan çalışmalardan neredeyse bir yüzyıl sonra, 1885’te Louis Pasteur ve Emile Roux kuduza karşı ilk aşıyı geliştirmiştir (şekil 5). Pasteur, kuduz olan ölü bir tavşanın spinal kordundan alınan materyalin kuru bir ortamda (bir potasyum hidroksit içeren şişede)15 gün bekletilip daha sonra bir köpeğe enjekte edilirse, köpeğin ikinci bir kuduz virusu ile enfekte olmadığını keşfetmiştir. Kuru bir ortamda muhafaza edilen omurilik dokusu ile gerçekleştirilen aynı prosedürü daha az sürede (her biri iki günlük periyoda bölünmüş olan) gerçekleştirerek bir protokol geliştirmiştir. Sonunda virulan virüs içeren spinal dokuyu köpeklere enjekte etmiştir. Köpeklerin kuduza karşı bağışıklandığını bulmuştur. Pasteur ard arda virulan virüs kullandığı bu protokol ile altmış saat önce bir kuduz köpek tarafından ısırılan bir çocuğu (Joseph Meister) başarıyla tedavi etmiştir. Aslında, Pasteure göre, son inoküle edilen kuduz virusu, klasik köpek kuduzundan daha virulandı. Neyse ki, Meister ısırılmaya ve virulan virüsa rağmen hayatta kalmıştı!

Günümüzdeki anti-kuduz aşılarını hazırlamada Pasteur’ün tekniği kullanılmamaktadır. İnsan Diploid Hücre Aşısı (HDCV), insan WI-38 fibroblastlarının kullanıldığı doku kültüründe yapılır. Kuduz virüsü, bir filtreden geçirilerek pasajlama ile saflaştırılır ve beta-propiyolakton ile inaktive edilmektedir. Bu inaktive virüs aşısı sadece özellikle gelişmiş ülkelerde kuduz pre- ve post- aşılamada kullanılır. Saflaştırılmış Civciv Embriyo Aşısı (PCEC) da saflaştırılmış virulan virüsdur. Bu aşı ultrasantrifüj ile elde edilir ve beta-propiyolakton ile inaktive edilmektedir. HDCV’de on gün sonra yüksek titrede nötralizan antikor oluşumu görülür. Doğru kullanıldığında,% 100 koruma sağlamaktadır.

Civciv embriyolarında üretilen zayıflatılmış bir canlı aşı (Flury suşu) mevcuttur ve sadece hayvanlarda kullanım içindir.

Bir rekombinant kuduz aşısı olan VRG yani Raboral, çiçek aşılamasında kullanılan virus olan vaccinia virüsüne, kuduz virusunun yüzey glikoproteiniyle ilgili genin yerleştirilmesiyle elde edilmiştir. Rekombine virüs insanlar için güvenli gibi görünmektedir fakat vahşi hayvanların tedavisi için kullanılmaktadır, (bir canlı virüs olduğu için) toplu immunite sağlayabilir. Aşı virüsü yüksek sıcaklıklarda stabil olduğu için oral verilebilir. Bu nedenle, gıda yemlerinde hayvanlara verilir. Raboral V-RG®, Kuzey Amerika'da kuduzun en önemli yaban hayatı taşıyıcıları olan rakun ve çakalların aşılanması için uygun bulunmuştur.


 

   
 

Çocuk felci

Batı ülkelerinde, vahşi tip polio artık bir sorun değildir ancak Nijerya, Pakistan ve Afganistan (şekiller 6) gibi bazı az gelişmiş ülkelerde hala endemiktir. Bununla birlikte vahşi tip polio virüs endojen yayılımın sonlandığı bazı ülkere importe olabilir ve bu importasyonlardan salgınlar kaynaklanabilir. Birçok ülke bu tür salgınlardan etkilenmeye devam etmektedir. Bu ülkelerin çoğu ‘’ vahşi poliovirus importasyon kuşağı’’ndadır (Batı Afrika’dan orta Afrika’ya uzanan bir çok ülke).

Polio aşısının rutin uygulanmaya başladığı 1950’li yıllara kadar, yazları yüzme havuzlarından fekal-oral yayılım nedeniyle çocuk felci salgınları batı ülkelerinde yaygındı. Bu salgınlar yaygın paralitik polio’ya yol açmıştır. Bu durum ‘demir akciğerler’ in kullanımını ve nefes almada yardımı gerektirmiştir (Şekil 7).

Anti-polio aşıları
İki tip polio aşısı vardır. ikisi de 1950’lerde geliştirilmiştir. Jonas Salk tarafından geliştirilen ilk aşı, formalin ile öldürülen normal vahşi tip polio virustur. Bu virüs maymun böbrek hücrelerinde üretilir ve enjeksiyonla verilir. İyi humoral (IgG) bağışıklık ortaya çıkarır ve virusun nöronlara transportunu önler. Bazı İskandinav ülkelerinde sadece bu aşı ile hastalık tamamen yok edilmiştir.

İkinci aşı Albert Sabin tarafından geliştirilmiştir. Bu aşı, hücre kültüründe virusun seri pasajlarıyla deneysel olarak üretilen zayıflatılmış canlı bir aşıdır. Bu durum, kültürde iyi üreyen, gerçekten de insan barsaklarında üreyen mutant virusun seçilmesiyle sonuçlanır. Bununla birlikte, nöronlara ulaşamaz. Virus aslında aşılanan kişide üremeye devam ettiğinden normal bir enfeksiyonu taklit eder ve hem humoral hem de hücre aracılı immüniteyi uyarır. Virus normal bir enfeksiyonda insandan insana fekal-oral yolla alındığından, aşı oral yolla verilir. Bu aşı, uygulama kolaylığı, gerçekte aşı virusunun barsaklarda çoğalması ve sadece tek uygulamada iyi bağışıklık oluşturması (genellikle tekrarlanan uygulama kullanılsa da) nedeniyle ABD, İngiltere ve birçok ülkede tercih edilen aşı olmuştur. Buna ek olarak Sabin aşısında elde edilen immünite Salk aşısına göre çok daha uzun sürelidir, birkaç hatırlatma dozu uygulaması gereklidir. Barsaklarda mukozal immüniteyi uyardığından, Sabin aşısı vahşi tip virusu eradike etme potansiyeline sahiptir (Şekil 10). Oysa Salk aşısı, sadece vahşi tip virusun nöronlara geçişini önler.

Zayıflatılmış Sabin aşısı aynı zamanda bir problemle karşı karşıya gelmiştir: back mutasyon. Bu durum vahşi tip virüs ve aşı suşu arasındaki rekombinasyonun sonucu olabilir. Virulan virüs Sabin aşısının alıcılarından sıklıkla izole edilir. Zayıflatılmış canlı virüs aşısının kullanıldığı ülkelerdeki son vakalarda (Günümüze kadar ABD’de yıllık yaklaşık 8 olgu. Şekil 9a,b ve c ) aşı suşunun mutasyonu virulans ile sonuçlanmıştır. Bu vakaların yaklaşık olarak yarısı aşılanan yarısı da aşılı kişilerle temas edenlerdir. Paralitik polio vahşi tip virus ile enfekte 100 vakadan birinde görülür. 2.4 milyonda bir ilk aşılamada aşının vahşi tip virüse geri dönüşümü sonucu paralitik polio görülebilir. Zayıflatılmış virus ile aşılama, virusun halen vücutta replike olduğu anlamına geldiğinden ve bunun IgA aracılı immünite sağladığından bu durum kabul edilebilir varsayılmıştır.

Ölü Salk aşısı yapılsa bile kişinin gastrointestinal sisteminde vahşi tip virüsün çoğalması mümkündür çünkü ölü aşı enjekte edildiğinde oluşan major immün yanıt dolaşımdaki IgG’dir(şekil10). Yukarıda bahsedildiği gibi virüsün aşı yapılan kişinin bağırsağında çoğalabilmesine rağmen bu aşı çocuk felcine karşı koruyucudur. Virüs, polio semptomlarının oluştuğu sinir sistemine ulaşmaz. Bu nedenle, vahşi tip virüsün sadece ölü aşı yapılan topluluklarda, insanların dışkılarından atıldığı için yok olması mümkün değildir. Hollanda ‘da 1992 yılındaki polio salgınında (aşıyı reddeden insanlar arasında), toplumda vahşi tip virüsün dolaşmasını Salk aşısının oluşturduğu immünitenin önlediği gösterilmiştir.

Canlı zayıflatılmış aşı kullanmanın getirdiği diğer bir problem; preperatların virüsün geliştirildiği hücre üzerindeki diğer patojenleri içermesidir. Bu başlangıçta ciddi bir problemdi çünkü polio aşısının üretiminde kullanılan maymun hücreleri simian virus 40 (SV40) ile enfekteydi ve muhtemelen aşının da içindeydi. SV40 bir polyoma virüstür ve kansere neden olma potansiyeli taşır. Fakat bu durum bu aşıyı yanlışlıkla alanlarda bir sorun yaratmamıştır. Afrika ‘da kullanılan orjinal zayıflatılmış canlı polio aşısının HIV virusu ile enfekte olduğuna dair bazı iddialar ortaya atılmıştır ama böyle bir durum olmadığı saptanmıştır. Eğer ölü aşı da uygun olmayan bir şekilde inaktive edilmişse, benzer sorunlar olabilir.

Polio aşıları hakkında güncel öneriler
Bir dönem ABD’de polio vakaları sadece aşıyla ilişkili idi. Sadece Sabin aşısının kullanıldığı eski politikalar değerlendirildi. Öncelikle her iki aşı da önerildi. İlk olarak ölü aşı, daha sonra zayıflatılmış aşı uygulaması önerildi. Ölü aşı mutasyon gösteren canlı aşının sinir sistemine invazyonunu önleyebilirdi. Bu nedenle, 1997 yılında aşağıdaki protokol önerildi:

Aşı ilişkili olguların azaltılması için (yıllık 8-10 olgu), CDC Bağışıklama Uygulamaları Danışma Komitesi (ACIP) 2. ve 4. aylarda inaktif ölü aşıyı takiben 12-18. ayda ve 4-6. yaşta oral canlı aşı uygulamasını önermiştir. Şu anda ağızdan aşının dört dozu genellikle yaşamın ilk iki yıl içinde uygulanır. Yeni aşı programının aşı ile ilişkili olguların çoğunu elimine ettiği düşünülmektedir. Bu rejim birçok Avrupa ülkesinde ve Kanada’nın belli bölgelerinde uygulanmaktadır.

2000 yılında polio aşı programı yeniden düzenlendi:

Aşı ilişkili paralitik poliyomiyelit riskini yok etmek için ACIP, ABD’de çocukluk çağı rutin polio virus aşılama programı için tam IPV programını önerdi.1 Ocak 2000 tarihi itibariyle bütün çocuklar IPV ile 2. ay, 4.ay,6-18. ay ve 4-6.yaş toplam dört doz aşılanmalıdır.
 

VAKA RAPORU

Poliovirus Infections in Four Unvaccinated Children --- Minnesota, August--October 2005 

Şekil 6
Polio istatistikleri
dünyadaki insidansın karşılaştırılması 1988, 1998, 2004 ve 2013
 

world88.gif (7364 bytes) Polio - 1988 WHO
world98.gif (8598 bytes) Polio - 1998 WHO

Polio - 2004
WHO

Polio - 2013
polioeradication.org

Şekil 7 (sağ) - Poliomyelit

ilung2.jpg (18967 bytes) A. Demir akciğerde bir çocuk
WHO

ilung35p.jpg (59612 bytes) B. Demir akciğer koğuşu

lostchild.jpg (127200 bytes) C. Polio sekelli bir çocuk
WHO

polioboy.jpg (219433 bytes) D. Polio sekelli bir çocuk
WHO

victimchilren.jpg (44807 bytes) E. Polio kurbanları
WHO
   
  Şekil 8
Jonas Salk tarafından geliştirilen ölü aşı kullanımı ile İsveç ve Finlandiya (1950-1976) 'de toplam vaka raporları. Salk aşısı enjekte edilir
 
  Şekil 9a
Başlangıçta ölü Salk aşısı kullanılan Amerika Birleşik Devletleri, 1951-1992, paralitik poliomyelit olgusu (100.000 nüfus başına olgu) bildirilmiştir. Bu sonradan Albert Sabin tarafından geliştirilen canlı zayıflatılmış ağızdan aşı ile değiştirildi. Sabin aşısı yutulur. Genellikle şeker parçasıyla verilmiştir
 

polioUS.jpg (20979 bytes) Şekil 9b
Poliomyelit, ABD’de 1980-1995 

CDC

polioUS5.jpg (25484 bytes) Şekil 9c
Aşı ile ilişkili paralitik polio - VAPP ABD’de 1964-1995
CDC
 

Şekil 10
Kas içi enjeksiyonla uygulanan ölü çocuk felci aşısına (solda) ve ağızdan zayıflatılmış canlı çocuk felci aşısı (sağda) cevap olarak salgısal antikor (burun ve bağırsak IgA) ve serum antikor (serum IgG, IgM ve IgA)

 

 
   

Rotavirüs hastalığı: Başta problem sonra başarı

Rotavirüsler dünyanın her yerinde görülür, büyük ölçüde gastroenterite, diyare nedeniyle hastaneye yatışlara ve her yıl yarım milyondan fazla 5 yaş altı çocuğun ölümüne neden olur. Dünya Sağlık örgütüne göre 2008 yılında 5 ülkede (Hindistan, Nijerya, Kongo, Etiyopya ve Pakistan) rotavirüs hastalıklarının yarısından fazlası, 5 yaş altı çocukların ölümüne sebep olmuştur. Şu semptomlar görülür: ateş, kusma, diyare ve karın ağrısı. Seroprevalans çalışmaları 3 yaşına kadar olan bebeklerde antikorun bulundğunu göstermiştir.

2006 da ABD’deki yaygın aşılama girişimi öncesinde, yılda 3 milyonun üstünde rotavirüs enfksiyonu vakası vardı. Bunların %1–2,5 ‘inde şiddetli dehidratasyon mevcuttu. Bu durum her yıl beş yaş altı 20–60 çocuğun ölümüyle sonuçlandı. Bununla birlikte yılda 50.000-70.000 hastanede yatış ve 500.000 in üstünde de doktora başvuru vardı.
Aşılama başladığından beri rotavirüs nedeniyle hastaneye yatışlar yılda %86 ya düştü. Aşılamanın ayrıca aşılanmamış bebekleri de enfeksiyon oluşmasına karşı koruduğu olasıdır. Bu da ölüm oranının düşmesine işaret eder. 2008’de ABD de tahmini olarak rotavirüs hastalığının neden olduğu 14 ölüm bildirildi ve İngiltere’de Hindistan’la karşılaştırıldığında 98.621 e karşı 10’dan daha az hasta bildirildi.

Rotashield ve intususepsiyon
Reassortant aşıları, yüzeyinde insan rotavirüslerinin antijenleri bulunan insanda hastalık oluşturmayan rotavirüs suşlarını içeren genetik reassortment tarafından oluşturulmuştur. Non-human suşlar çoğalır ancak hastalığa neden olmazlar ve bunlar insanlarda düşük derecede patojendir. Canlı, tetravalent maymun-insan reassortant aşısı (Rotashield Wyeth laboratuarları) ilk defa infantlarda kullanılmak üzere Ağustos 1998’de lisans almıştır. Bu aşı insan G tipi 1,2, 4 ve simian G tipi 3 içeriyordu fakat lisans sonrası izlemde aşı yapıldıktan 3 ila 20 gün sonra, özellikle ilk doz sonrası (1.5 milyon vakada 15 doz tespit edildi) intusepsiyonun varlığıyla arasında olası bir ilişki olduğu görüldü. İntususepsiyon, bağırsağın kendi üzerine katlanması veya düşen kan basıncı sonucu görülen iç içe geçmesi sonucu oluşan, nadiren görülen bağırsak darlığıdır. Bu olay çocuklar arasında daha yaygın görülür. İntusepsiyonun bağırsakta en sık rastlandığı yer ince bağırsağın kolona bağlandığı yerdir. Aynı zamanda intususepsiyon bağırsağın birçok bölgesinde meydana gelebilir. Hızlı bir tedaviyle neredeyse tüm hastalar tamamıyla iyileşme gösterir. Ayrıca erkeklerde kızlara nazaran daha fazla rastlanır.

Ekim 1999’da yapılan çalışmalar aşı ve intususepsiyon arasındaki bağlantıyı onayladığında, Rotashield aşısının kullanımı önce askıya alındı ve daha sonra piyasadan kaldırıldı.

RotaTeq
Canlı oral aşı olan RotaTeq (Merck) 2006 yılında ABD’de lisans almıştır. Bu aşının içeriğinde 5 reosartant vardır (G1-4ün yüzey proteinlerini içeren WC3 bovin rotavirüs suşu ile ve P1A insan serotipleri) Rotateq içinde koruyucu ve thimerosal barındırmaz. 2,4 ve 6 aylıkken 3 doz verilir ve ilk doz en erken 6.haftada yapılır. 12 haftadan sonra başlatılmamalıdır. RotaTEq aşısının etkinliği yüksektir. Aşının ilk yılı içinde ciddi gastroenteritlerde %98 azalma ve hastaneye yatışlarda %96 azalma sağlar. Aynı zamanda aşı yapıldıktan sonra ilk ve ikinci yılda rotaavirüs gastroenteritlerinde sırasıyla %74 ve %71’lik bir düşüş olmuştur.

Rotarix
Rotarix (Glaxo Smith Klein) G1P[8] spesifik rotavirüs suşunu içeren insan zayıflatılmış rotavirüs aşısıdır. Bebeklere ve çocuklara iki dozluk seri olarak,G1 ve non-G1tipler (G3,G4 ve G9) tarafından ortaya çıkarılan rotavirüs gastroenteritini engellemek için kullanılır.

Bu aşıların her ikisi de enfeksiyöz gastroenterit ve ishalleri önlemede çok etkilidir (%85- %98). CDC bebeklerin iki aşıdan biriyle rutin bir şekilde aşılanmasını önermektedir. Her iki aşı da oral uygulanır.

  • RotaTeq® (RV5). Bu aşı 2., 4. ve 6. aylarda 3 doz olarak verilir.
  • Rotarix® (RV1). Bu aşı 2.ay ve 4.ayda 2 doz olarak verilir.
     
  DİĞER ANTI-VIRAL AŞILAR

Yaygın olarak kullanılan anti-viral aşılar aşağıda listelenmiştir.
 

 

TABLO 1
Şuanda yaygın kullanılan anti-viral aşılar
 

Virus

Aşı Tipi

Mikrografi

CDC Bağlantısı

Polio (Salk) Inaktif polio.jpg (74810 bytes) Poliovirus tip 1’in Transmisyon elektron mikrografisi .
CDC/Dr. Joseph J. Esposito jje1@cdc.gov
Updated Recommendations of the Advisory Committee on Immunization Practices (ACIP) Regarding Routine Poliovirus Vaccination (2009)

 Rutin Poliovirüs Aşılamasına İlişkin Bağışıklama Uygulamaları Danışma Komitesi (ACIP) güncelleştirilmiş Önerileri (2009)
 

Polio (Sabin) Zayıflatılmış
Kuduz Şuan insan aşısı inaktif. Hayvanlar için zayıflatılmış aşı var. rabies.gif (67510 bytes)
Rabies Virus
New York State Department of Health
ACIP Recommendations
Use of a Reduced (4-Dose) Vaccine Schedule for Postexposure Prophylaxis to Prevent Human Rabies (2008)

 ACIP öneriler
İnsan kuduzunu önlemek için maruz kalma sonrası Profilaksi için azaltılmış (4-Doz) Aşı Takvimi kullanımı (2008)
 

Kabakulak Zayıflatılmış
Mumps Virus
CDC PHIL
Use of Combination Measles, Mumps, Rubella, and Varicella Vaccine
Recommendations of the Advisory Committee on Immunization Practices (ACIP)
Kızamık Zayıflatılmış
Measles Virus
CDC PHIL
Kızamıkçık Zayıflatılmış rubella.jpg (31913 bytes)
Rubella virus
CDC PHIL
Influenza Inaktif flu.jpg (41418 bytes)
Influenza virus
Copyright 1994 Veterinary Sciences Division  Queen's University Belfast
CDC Vaccine Information

Prevention and Control of Influenza with Vaccines: Recommendations of the Advisory Committee on Immunization Practices (ACIP), 2011

CDC Aşı Bilgisi
Aşı ile İnfluenza'yı Önleme ve Kontrolü: Bağışıklama Uygulamaları Danışma Komitesi önerileri (ACIP), 2011

 

Hepatitis A  Inaktif   Prevention of Hepatitis A Through Active or Passive Immunization.
Recommendations of the Advisory Committee on Immunization Practices (ACIP), 2006

Aktif veya pasif bağışıklama yoluyla Hepatit A önlenmesi.
Bağışıklama Uygulamaları Danışma Komitesi önerileri (ACIP), 2006
 

Hepatitis B Subunit hbv3b.gif (47751 bytes)
Hepatitis B Virus
Copyright Dr Linda M Stannard, University of Cape Town, South Africa, 1995. 
Hepatitis B Vaccine Recommendations (2005, 2006, and 2011)

Part 1 - Infants, Children, & Adolescents

Part 2 - Adults

Hepatit B Aşı Önerileri (2005, 2006, ve 2011)

Kısım 1 - Infantlar, çocuklar, & Adolesan
Kısım 2 - Yetişkinler
 

Varicella Zayıflatılmış herpe2.jpg (82872 bytes)
Varicella Virus
John Curtin School of Medical Research Australian National University Canberra, Australia. Micrograph: 
Dr Frank Fenner
Prevention of Varicella
Recommendations of the Advisory Committee on Immunization Practices (ACIP), 2007

Varicella Önlenmesi Bağışıklama Uygulamaları Danışma Komitesi önerileri (ACIP), 2007
 

Rotavirus  Zayıflatılmış rotavirus.jpg (43666 bytes)  
Rotavirus
 Copyright 1994 Veterinary Sciences Division , Queen's University, Belfast  
Prevention of Rotavirus Gastroenteritis Among Infants and Children Recommendations of the Advisory Committee on Immunization Practices (ACIP), 2009

Rotavirus and Intussusception

Rotavirusun Önlenmesi Infant ve çocuklarda Gastroenterit Bağışıklama Uygulamaları Danışma Komitesi önerileri (ACIP), 2009

Rotavirusve Intususepsiyon
 

Sarı Ateş Zayıflatılmış
Yellow fever virus
CDC PHIL
Yellow Fever Vaccine
Recommendations of the Advisory Committee on Immunization Practices (ACIP), 2010

Sarı Ateş Aşısı
Bağışıklama Uygulamaları Danışma Komitesi önerileri (ACIP), 2010
 

İnsan Papilloma Subunit   Quadrivalent Human Papillomavirus Vaccine
Recommendations of the Advisory Committee on Immunization Practices (ACIP), 2007

Quadrivalan İnsan Papillomavirus Aşısı
Bağışıklama Uygulamaları Danışma Komitesi önerileri (ACIP), 2007
 

Japon Ensefaliti Inaktif   Japanese Encephalitis Vaccines
Recommendations of the Advisory Committee on Immunization Practices (ACIP), 2010

Japon Ensefalit Aşısı
Bağışıklama Uygulamaları Danışma Komitesi önerileri (ACIP), 2010
 

Varicella
 
Zayıflatılmış
Varicella (Chickenpox) Virus
CDC PHIL
Prevention of Varicella.
Recommendations of the Advisory Committee on Immunization Practices (ACIP), 2007

Varicelladan Kounma.
Bağışıklama Uygulamaları Danışma Komitesi önerileri (ACIP), 2007
 

Herpes Zoster Zayıflatılmış   Prevention of Herpes Zoster.
Recommendations of the Advisory Committee on Immunization Practices (ACIP), 2008

Herpes Zoster’den Korunma.
Bağışıklama Uygulamaları Danışma Komitesi önerileri (ACIP), 2008
 

Anti-HIV (AIDS) aşıları için daha fazla bilgi burada
 

 

 

 


ÖLÜ AŞILARA KARŞI ZAYIFLATILMIŞ AŞILAR

Zayıflatılmış aşılar

Zayıflatma genellikle virüsün, embiryonlu yumurta veya doku hücre kültürleri gibi yabancı konağa pasajı ile meydana getirilir. Toplumda var olan birçok mutant virüs arasından (özellikle RNA virüslerinde) yabancı konakta yaşamaya daha egilimi olanlar (daha yüksek virulanslı) seçileceklerdir. Bunlar orijinal konak için daha az virulanslı olmaya eğilimlidirler. Sabin aşısını üretmek için zayıflatma sadece primer maymun böbrek hücrelerinde yüksek dozda ekim ve hızlı pasaj yoluyla başarılmıştır. Santral sinir sisteminde üremeyen, böbrek dokusunda iyi üreyen, daha az virulan olan (insanlar için) virüs popülasyonu çoğalmış olur. Aşı için üç polio tipinin non-virulan suşları üretildi.

Zayıflatmanın moleküler temeli

Zayıflatma deneysel olarak gerçekleştirildiğinden çoğu vakada zayıflatmanın temelini bilmiyoruz. Deneysel yabancı hücre pasajı metodu bir virüste çok fazla mutasyona sebep olur ve bunların hangilerinin önemli mutasyonlar olduğuna karar vermek zordur. Zayıflatılmış aşı virüslerinin çoğu ısıya karşı hassas (böylece 32-35 derecede 37 derece olduğundan daha iyi ürerler) ya da soğuğa dayanılklı (25 dereceye kadar olan sıcaklıkta üreyebilirler). Zayıflatılmış polio virus tip 1 aşı suşunda, genomlarda 21 aminoasitte değişiklikle sonuçlanan 57 nükleotid değişikliği vardır. Mutasyonların üçte biri VP1 genindedir(bu gen, genomların sadece %12’sidir). Bu durumda zayıflatma, virüsün yüzey proteinlerindeki değişiklik sonucu oluşur.

İnfluenza için zayıflatılmış bir nazal aşı (FluMist®) geliştirilmiştir. Bu aşı, sıcaklığın kademeli olarak azaldığı doku kültüründe üretilen influenza virüsünün soğuğa adapte suşunu içerir. Çoklu pasajlarından sonra, virus 25 derece civarı sıcaklıklarda iyi ürer ve in vivo üremeleri üst solunum yolu ile sınırlıdır. İntranazal influenza aşısı yapılan deneklerin sadece %7’sinde influenzanın hastalık oluşturduğu çalışmalarda gösterilmiştir, buna karşın inaktif trivalan influenza aşısı yapılanlarda %13, plasebo grubunda %45 hastalık oluştuğu gösterilmiştir. İki aşı plasebo ile karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur.
 

 


 

Zayıflatılmış aşıların avantajları

  • İmmün sistemin tüm aşamalarını aktive ederler. IgG ve lokal IgA salınımına neden olurlar

  • Antijenlere karşı koruyucu immün yanıtı güçlendirirler. İnaktivasyon Salk aşısındaki formaldehit ile olduğu gibi antijenitesini değiştirebilir

  • Daha sağlam bir bağışıklık sistemi oluşturur ve daha fazla çapraz reaksiyon sağlar. Böylece vahşi tip virüsler tarafından oluşturulanlara benzer multiple epitoplara karşı antikorları uyarırlar

  • Üretim maliyeti düşüktür

  • Aşılananların çoğunda bağışıklık sağlarlar

  • Çoğu vakada( örn:polio ve adenovirus aşıları) yönetimi kolaydır

  • Birçok alanda taşınmaları kolaydır

  • Toplumdaki vahşi tip virüslerin yok edilmesine öncülük ederler


Zayıflatılmış aşıların dezavantajları

  • Mutasyon. Virulansa dönüşümüne neden olabilir (bu en önemli dezavantaj)

  • Aşılı kişilerin temasıyla aşılanmak istemeyen kimselere yayılımı (Aşılamanın %100 olmadığı ülkelerde bu bir avantaj olabilir)

  • Aşı virusunun dağılımı standardize değildir ve mutasyona uğramış olabilir

  • Bazen tropik alanlarda zayıf kalırlar

  • Canlı virüsler immun yetmezlikli hastalar için bir problemdir.
     

 

 

İnaktif aşıların avantajları

  • Eğer güçlendirilerek verilirlerse, yeterli humoral bağışıklık sağlarlar

  • Mutasyon veya reversiyon yoktur.(Bu büyük bir avantajdır)

  • İmmun yetmezliği bulunan hastalarda kullanılabilirler

  • Bazen tropik alanlarda daha iyi sonuç verirler


İnaktif aşıların dezavantajları

  • Aşılananların bazılarında bağışıklık oluşmaz

  • Güçlendiricilere gerek duyulması eğilimindedir

  • Çok az mukozal/bölgesel bağışıklık sağlar(IgA) Bu çok önemlidir (Şekil 8)

  • Daha yüksek maliyetli

  • Polioda, maymunların bir eksikliği vardır.
     

 

aviron.jpg (504753 bytes)  Şekil 11 Zayıflatılmış İnfluenza aşı suşu bir soğuk duyarlı mutant kullanarak yeni virulan suşları ile reassorte edilebilir AŞI ÜRETİMİNDE YENİ METODLAR

Duyarsızlık seçimi

Şartlı ölümcül mutasyonlar. İnfluenza A ve RVS’deki ısı duyarlı mutantlar 5-flourasil’deki mutasyon sonucu oluşmuştur ve sonra ısıya duyarlılık için seçilir. İnfluenza vakalarında, ısı-duyarlı gen, zayıfatılmış suşun iç proteinleri ve toplumda dolaşan suşun yüzeyi ile bir virüs suşu geliştirmek için laboratuvarda reassorte edilebilir. Soğuğa adapte mutasyonlar da bu yoldan üretilebilirler. Yüzey proteini olmayan tüm altı gen içinden mis-sense mutasyonların elde edilmesi mümkündür.

FluMist olarak adlandırılan zayıflatılmış influenza aşısında, görülen her yeni virulan influenza suşuyla birleştirilebilen soğuğa duyarlı bir mutant kullanılır (şekil 11). Reassorted virüs zayıflatılmış virustan internal proteinler için genleri alacaktır ancak yeni virulan antijenik varyantın yüzey proteinlerini sergileyecektir. Çünkü canlı zayıflatılmış virüs temeline dayanır, aşının her yılın yeni grip varyantlarına göre özelleştirilmesi, bir sonraki grip sezonunda hangi influenza suşunu daha önemli olacak ve ölü aşıda bunlar nasıl kombine edilecek diye tahmin yürütmekten çok daha hızlıdır.
 

 
Sentetik peptidler

Orijinal virüs proteinlerinden daha küçük olan enjekte edillen peptitler IgG yanıtı oluşturur ancak burada zayıf antijenite problemi karşımıza çıkar. Bu sebeptendir ki epitopun virüsün tüm yapısına bağlanıyor olabilir. Viral olmayan bir örnek antimalaryal aşı prototipidir. Sınırlı başarı elde edilmiştir.
 

idio1.jpg (31160 bytes)
idio2.jpg (50301 bytes)
idio3.jpg (66339 bytes)
Şekil 12 Anti-idiotip antikorlar
Anti-idiotip aşılar

Bir antikordaki antijenin bağlandığı alan, antijenin parçasının yani özel bir epitopun üç boyutlu yapısının bir yansımasıdır. Antikordaki bu tek amino asit yapısı idyotip olarak bilinir. İdyotip antijendeki epitopun yansıması olarak düşünülebilir. Antikorun bir başka hayvana enjekte edilmesiyle, idyotipe karşı antikorlar (anti-id’ler) çoğaltılabilir. Bu bize anti-idyotip antikoru verir, böylelikle antijenin üç boyutlu yapısının parçası yani epitop kopyası elde edilir (şekil 12). Bu aşı olarak kullanılabilir. Anti-idyotip antikor bir kişiye enjekte edildiğinde antikorlar (anti-anti-idyotip antikorlar) virüsün parçasına benzer bir yapıyı tanıyan ve virüsü nötralize edebilir. Hepatit B S antijenine karşı anti-viral antikorların oluşumu, antikorlara karşı anti-id’lerin çoğalmasıdır.
 

 

Rekombinan DNA teknikleri

Virusun zayıflatılması
Geri dönüşü olmayan, yeterince geniş, delesyon mutasyonları yapılabilir. (mutasyonun süpresyonu bir problem olarak kalsa bile. Potansiyel anti-HIV aşısı olarak geliştirilen Nef delesyon mutasyonlarının bazılarında görülmüştür.) bazı aşılarda bu yaklaşımla ilgili bir başka problem virüsün onkojenite gibi diğer istenmeyen özelliklerini halen kaybetmemesidir (örneğin; adenovirüs, herpes virüs, HIV)

Tek gen yaklaşımı (genellikle virüsün yüzey glikoproteini)
Tek bir gen (koruyucu bir antijen için) yabancı bir konakta tanımlanabilir. Tanımlayıcı vektörler aşı olarak kullanılacak çok sayıda antijen oluşturmak için kullanılır. Gen, konak hücrede tanımlanabilir. Posttranslasyonel sürecin sınırlılığı sorun olmasına rağmen. fermantasyon yapan bakteriden protein saflaştırılır. Aşı için çok sayıda antijen elde etmek için maya iyi bir seçimdir. Golgi aygıtlarında memelilerdekine daha benzer bir tutum içinde glikoprotein üretirler. Mayadan saflaştırılan ve ekspresse edilen viral proteini içeren aşıya örnek Gardasildir. Günümüzde kullanılan hepatit B aşısı da bu tiptedir. Servikal kanseri önlemede çok etkili olan bir anti-human papilloma virus aşısıdır. Benzer bir anti-human papilloma virus aşısı, Cervarix, bir böcek virüsü olan bacculovirus içinde böcek hücrelerinde rekombine viral genlerin ekspresyonuyla oluşturulur.

Bu aşılar ölü bir aşının pek çok dezavantajına sahiptir. Bu yaklaşım pek çok potansiyel HIV aşısı elde etmek için kullanılmıştır fakat bunlar hücre aracılı bağışıklığı küçük oranda da olsa olumsuz yönde etkilemiştir.

Bir genin bir başka virüse klonlanması
Zararlı bir başka virüse koruyucu antijen geninin klonlanmasıyla, orijinal virüsün oluşturduğu kadar antijen oluşturabiliriz. Ek olarak hücreler enfekte olur, hücre aracılı immünite sağlar. Bu durumda Vaccinia (çiçek aşısı virüsü) insanlarda hastalık oluşturmadan yaygın olarak kullanıldığından iyi bir adaydır. Bu yolla vaccinianın kabul edeceği birkaç yabancı gen içeren multivalan aşı suşu elde edebiliriz. Bir HIV aşısı adayı üzerinde pek çok klinik çalışma yapılmıştır. Buna rağmen çiçek virusuna karşı aşının kullanımı immün-compromize hastalarda nadir de olsa ciddi komplikasyonlar görülmüştür. Bu yüzden alternatif aşılar geliştirme yoluna gidilmiştir. Bunlardan biri insan vücudunda çoğalmayan fakat hücreleri enfekte eden rekombinant kanarya pox virüsüdür. HIV virusu zarf geninin tanımlandığı canlı rekombinant kanarya pox virusu vektörü ile immünizasyon HIV-1 virusu zarfına spesifik CTL yanıtını uyarır. Benzer şekilde gag, proteaz, nef ve pol genleriyle oluşturulanlar klinik çalışmalarda kullanılmaktadır fakat şimdiye kadar hiçbir klinik etkinlik gösterilememiştir.
 

 

DNA AŞILARI

Üçüncü Aşı Devrimi

Bu aşılar, kişiye bir DNA plazmidinin verilmesi temeline dayanmaktadır. Plazmid, çok düşük etkinlikte hücre içine taşınan ve bağışıklık cevabına neden olan bir antijeni tanımlayan bir protein kodu olan gen taşır. Bunlar genellikle DNA aşıları olarak adlandırılır fakat DNA-aracılı ya da DNA bazlı aşı demek daha doğrudur. Amaç DNA moleküllerinin kendilerine karşı antikor oluşturmak değil, aşılanan kişinin hücreleri tarafından tanımlanan proteini elde etmektir. Plazmid intramusküler verildiğinde genellikle kas hücrelerinde bu olay gerçekleşir. Aşılanan kişinin hücrelerinde plazmitin çoğalmadığına sadece proteinin üretildiğine dikkat edilmelidir.

Ayrıca altın partikülleriyle kaplı DNA ile cilde bombardman yoluyla DNA’nın dokuların içine aktarılabildiği gösterilmiştir. DNA’nın, burun boşluklarından nazal dokuya aktarılabilmesi mümkündür. Altın bombardmanı metodunda, bir nanogram altın kaplı DNA bağışıklık cevabı oluşturur. Bir mikrogram DNA, aşılananlara bin farklı gen aktarabilir.
 

 

WEB KAYNAKLARI
DNA vaccine web
 

 

DNA aşılarının Avantajları

  • Plazmidler kolaylıkla çok sayıda üretilebilir
  • DNA çok stabildir
  • DNA aşırı ısıya dirençlidir ve böylece depolaması ve taşıması kolaydır
  • Bir DNA dizisi laboratuarda kolaylıkla değiştirilebilir. Bu demektir ki, enfeksiyöz kısımdaki değişikliklere karşılık verebiliriz
  • Aşılananlarda antijen sentezi için kodlama plazmid kullanılarak olur. Üretilen antijenik proteinler, virüslere karşı korunmak için üretilen proteinlerle benzer yolla işlenir (post-translasyonel modifikasyon). Bu yöntem, örneğin, mayada antijen üretmek için rekombinant bir plazmid kullanmak (örn; HBV aşısı), proteini saflaştırmak ve bunu bir immunogen olarak kullanmaktan çok daha iyi antijen elde edilmesini sağlar
  • Plazmidlerin karışımı bir virüsten pek çok protein fragmanı kodlamak için kullanılabilir, bu sayede geniş bir aşı spektrumu üretilebilir
  • Plazmid çoğalmaz ve sadece ilgili proteinleri kodlar
  • Protein bileşeni yoktur ve böylece vektörün kendisine karşı bir bağışıklık cevabı oluşmaz
  • Antijenin hazırlanma şekli yüzünden, patojendeki herhangi bir antijene karşı bir hücre aracılı yanıt olur. Bu durum ayrıca bazı intrasellüler patojenlerin (örneğin mycobacterium tuberculosis) neden olduğu hastalıklara karşı da koruma oluşturur

Yukarıdakilerden de anlaşılabileceği gibi DNA aşıları ucuzdur ve bu nedenle ekonomik önemi daha az olan patojenlere karşı geliştirildiği düşünülebilir (en azından ilaç şirketleri için).
 

 

Olası Problemler

  • Konak genomunda plazmidin potansiyel integrasyonunun insersiyona neden olması

  • Otoimmün yanıtlarının indüksiyonu (örneğin patojenik anti-DNA-antikorları)

  • İmmünolojik toleransın indüksiyonu (örneğin, konakta antijenin tanımlandığı yer, bu antijene özel yanıtsızlığa neden olabilir.)


Başlangıç çalışmaları
DNA bazlı plazmid aşılarından sonra virüslere karşı yapılan pek çok DNA aşı çalışmaları aslında virüs enfeksiyonunu andırmaktadır. İyi karakterize edildiklerinde immün yanıtlar geniş bazlıdır ve homolog virüsün oluşturduğu normal bir enfeksiyonda görülen durumu taklit eder. Bağışıklık cevabı farkedilebilir derecede uzun süreli olabilir ve hatta sonrasında ek doz gerekebilir. Bağışıklık sisteminin enfekte bir hücreyi fark ettiğinde oluşan sitotoksik T lenfosit (CTL) yanıtları, beklendiği kadar iyi olmuştur.

İnfluenza A virüsün yıllık değişimlerinin (antigenic drift and shift) üstesinden gelmek mümkün olursa korunmuş, sabit bir internal protein tanımlanır ve böylece sitotoksik hücresel immünite uyarılır. Bu DNA aşısı kullanımıyla ilgili önemli bir görüştür. CTL’ler korunmuş viral nükleoproteine karşı farelerden elde edilmiştir. Farklı bir yüzey hemaglütinine sahip virulan bir heterolog virusun letal dozuna maruz kalsa bile fareleri hastalığa karşı korumakta başarılı olmuştur. Tedavi edilmemiş farelere anti-nükleoprotein antikorların transferi fareleri hastalığa karşı korumaz, aşının koruyucu etkisi hücre aracılı olmalıdır.

Mevcut grip aşısı, bir sonraki grip sezonunda etkili olacağı tahmin edilen grip türlerinin antijenlerini içeren inaktif bir aşıdır. Yanlış tahmin durumunda, aşı kullanımının da faydası az olur. Aşı (it), virusun hayvan rezervuarlarında (ördek) reassortmentı sonucu değişen yüzey antijenleridir. Aşı, intramusküler enjekte edilir ve IgG yanıtına (dolaşımdaki humoral antikor) yol açar. Aşı koruyucudur; çünkü yerterli düzeydeki IgG, yüzey antijenlerine bağlanıp onları nötralize edebildiği yer olan akciğer mukozasına geçer. Bir plazmid bazlı DNA aşısı kullanıldığında, plazmidle enfekte hücrelerden salınan antijenleri tanıyan hem humoral yanıt oluşur hem de sitotoksikT-lenfositler üretilir. Enfekte kas hücreleri MHC sınıf-I molekülleri ile influenza (flu) antijenlerini sunduğunda CTL üretilir. Sunulan antijen nükleokapsit proteini ise (ki bir korunmuş proteindir), antijenik varyasyon problemini önler. Böyle bir yaklaşım, grip aşısını tamamiyle değiştirebilir.
 

 

Diğer çalışmalarda, hem nükleoprotein hem de yüzey antijenlerini kodlayan plazmid karışımı kullanılmıştır. DNA aşılarıyla korunma ayrıca kuduz, mikoplazma ve Plasmodium yoelii için de gösterilmiştir. Ayrıca anti-HIV aşıları da denenmektedir. HIV bölümünde, diğer potansiyel problemler yüzünden tüm virüs aşılarının (CTL yanıtlarına neden olabilen) kullanımı reddedilirken aslında gerçekte sadece humoral antikor oluşumuna neden olan pek çok aşı nedeniyle AIDS aşılarında sürecinin engellendiğine dikkat çekilmiştir. Plazmid bazlı aşılar bu problemlerin üstesinden gelebilir..

vaccinelist2.jpg (85427 bytes)  Şekil 13 Aşı ile önlenebilen Hastalıklar, Aşı geliştirme ve lisans yılı - ABD, 1798-1998
(MMWR/CDC)

 

Bugün birçok anti-viral aşılar mevcut ve daha geliştirilmektedir. Bu aşılann tüm dünyada halk sağlığı üzerinde önemli bir etkisi mevcut (Şekil 13 ve buraya bakınız). 

 

 

WEB KAYNAKLARI
Baseline 20th century annual morbidity and 1998 provisional morbidity from nine diseases with vaccines recommended before 1990 for universal use in children in the United States

MMWR/CDC

 

Are your child's vaccines up to date? 
CDC

 

back3.gif (1240 bytes)  Mikrobiyoloji ve İmmünoloji On-line, Viroloji Bölümüne Dönünüz

 


This page last changed on Sunday, June 05, 2016
Page maintained by
Richard Hunt